<$BlogDateHeaderDate$> - Begin .post -->
2841129986980702937BlogItemTitle> <$BlogItemTitle$>

<$BlogItemBody$>




İlk Önce Lidyalılar parayı buldu. İtalyanlar ise kredi vermeyi ve Haçlılarda bankacılığı buldular. Amerikalılar ise hepsini teknoloji ile birleştirip kredi kartını icat ettiler. Bugün kredi kartlarının güvenilirliği, insanlara getirdiği yükler,faiz oranları tartışılsa bile hemen hemen neredeyse herkesin cüzdanında bir veya birden çok kredi kartı bulunuyor.Bazıları ise kkart kolleksiyoneri gibiler.Cüzdanında ondan fazla kredi kartı taşıyorlar.

Kredi kartları ile olarak1920’lerde Amerika Birleşik Devleti’nde ortaya çıktı. Fakat bu kullanılan ilk kartlar, şimdi kullandığımız kartlardan çok daha farklı olmak üzere bildiğimiz kağıtlardan ibaretti. İnsanlar kredi kartını ilk kez sadece benzin almak için kullandılar.Kredi kartlarının üzerindeki numaraları satıcılar bir deftere not ediyor ve müşterilerinin imzalarını alıyorlar, daha sonra bankaya gidip paralarını tahsil ediyorlardı. Şimdiki anlamda kullanılan kredi kartları ise 1950’lerde bir grup çalışanın öğle yemeklerinin parasını ödemek için kullanılmaya başlandı. Böylece günümüz de hala kullanılan Diner’s Club (Yemek kulübü) kartları ortaya çıktı. Benzin alımı ile başlayan kredi kartı kullanımı 60’lara gelindiğinde her yere yayılmıştı. Bank Amerika 1958’de kredi kartları ile birlikte anılan Visa sistemini geliştirdi. 1966 yılında ise MasterCard kullanılmaya başlandı. Günümüzde ise sayısız banka sayısız kredi kartı sistemi kullanmakta. Hepsinin işleyişleri ilk çıkan kredi kartları ile aynı.

Genel olarak bir kredi kartına sahip olmak için öncelikle kredi kartı veren kuruluşlara başvurmak gerekmekte. Kredi veren kuruluşlar kişinin kredi kartına uygun olup olmadığını, hem başvurunun yapıldığı formdan öğrenerek hem de diğer kredi kartı veren kuruluşlara danışarak belirliyorlar.Bu konuda bankalar fazla titiz davranmıyorlar.Eğer diğer bankalar bir kişiye kart vermişse onlarda genellikle vermek yoluna gidiyorlar.Kart hamilinin derinlemesine aylık gelirini pek önemsemiyorlar.Buradaki mantık ödeyemezse yüksek faizi bu kişiye dayatırım oluyor.

Yani bir kişi, bir bankanın kredi kartıyla yaptığı borçlanmayı ödememişse başka bir bankadan kredi kartı almaya çalıştığında, bu öğrenilerek yeni kredi kartı alması engelleniyor. Eğer kredi kartı alınması uygun görülürse banka müşterisine, müşterinin gelirlerine bakarak bir harcama limiti belirliyor. Müşteri daha sonra ailesinin kullanması için bankaya başvurarak ek kartlar çıkarabiliyor.

Müşteri alışverişi sırasında kredi kartını POS (Point of sale – satış noktası) adı verilen makinelerden geçiriyor. Makineyi kullanan kişi harcama miktarını pos makinesine giriyor. Pos Makinesi banka ile haberleşip kredi kartının kullanılabilirliğini denetliyor. Bankadan onay gelirse POS makinesi harcamanın onaylanması için bir makbuz yazdırıyor. Müşteri alışverişi onayladığında, alışveriş müşterinin borç hesabına yazılıyor.

Bunlar bildiğimiz şeyler. Hatta gerisi de yani bankaların müşteriye harcamalarını belirten bir mektup atması ve müşterinin toplam harcamanın minimum ödemesini son ödeme tarihine kadar yapması da. Eğer belirlenen tarihe kadar bir ödeme yapılmaz ise banka borç üstüne faiz işletmeye başlıyor. Bu faiz ülkemizde aylık % 7’ler civarında iken batı ülkelerinde % 1 civarında.
Bu ise bazı durumlarda kullanıcının istismarına yol açıyor.Kullanıcı ödeyemeyeceği çok küçük bir borç altına bile girse bu sarmal bir şekilde katlama yoluna giderek çok büyük miktarlara ulaşabiliyor.Bu ise ülkeyi idare edenlerin göz yummaları sonucunda gerçekleşebiliyor.Yüksek faiz pek çok ocakların sönmesine yol açıyor.

Görüldüğü gibi işleyişi karmaşık olmayan kredi kartları iyi düşünülmüş yüksek teknoloji gerektiren aygıtların görünürdeki yüzü. Kredi kartlarının üzerindeki rakamların bir anlamı var. Örneğin Amerikan Express kartlarının 16 haneli numaralarının ilk dört harfi, ülke kodunu, para kodunu ve kart tipini belirliyor. Sonraki dört hane kartın cinsini (platinium, gold kart gibi) ve ödeme dönemini belirtiyor. Üçüncü dört hane hesap numarasını belirliyor. En sondaki dörtlünün en başındaki hane müşteriye çıkarılan kart sayısını belirliyor. 1 ile başlayan bu sayılar kartın kaybedilmesi veya çalınması durumunda yeni çıkarılan kartların sayıları ile artıyor. Daha sonraki iki hane müşterinin hesabına bağlı olan kartları, ek kartları bildiriyor. En sondaki hane ise doğrulama için kullanılıyor. Bunun dışında müşteri bilgileri geçtiğimiz yıllara kadar kartın üstündeki manyetik banda kaydedilirken, bu bilgilerin para makinelerinin (ATM) kart girişine takılan basit aygıtlarla çalınabilmesi neticesinde, artık kartın üzerinde bulunan çiplerde tutuluyor.

Kartların teknolojisi bu şekilde özetlerken insanların ne gibi nedenlerle kredi kartı kullandıklarını da özetlememiz gerekir. Öncelikle kredi kartları olmayan parayı harcamayı sağlar. İnsanlar bir şekilde elde edecekleri paraları daha elde etmeden harcayabilirler. Bu harcamalar taksite bölünebiliyor. Yine çoğu banka, firmalar ile anlaşarak müşterilerine daha indirimli ürünler satmalarını veya sağladıkları harcama puanları ile müşterilerinin daha ucuza alışveriş yapmalarını sağlıyorlar. Alışverişteki yararları yanında insanların harcamalarını kolaylıkla takip edebilmeleri ve ay sonunda bir kere ödeme yapmaları da insanların para yönetimlerini kolaylaştırıyor.

Peki, bankalar ve firmalar kredi kartlarını sadece halka hizmet olsun diye mi sunuyor? Tabii ki hayır. Bankalar kredi kartı kullanımında birkaç şekilde kar edebiliyorlar. Öncelikle bankalar firmalarla anlaşıp ürünlerinin satışlarından % 2 ile % 3 arasında komisyon alıyorlar.Yani bir taş ile iki kuş vurulması hesabı.Hem alıcıdan hem satıcıdan faiz geliri elde eden banka bu işin kaymağını yiyen taraf oluyor. Bu nedenle birçok firma, özellikle küçük esnaf kredi kartı yerine nakit para kullanımını tercih ediyor. Eskiden bankaların aldıkları bu komisyon ürün fiyatlarına yansıtılsa da artık insanların, alışveriş yapmak için kredi kartı kullanabildikleri firmaları tercih etmeleri, firmaların daha fazla müşteri çekmesini ve komisyon sayesinde kaybettikleri parayı telafi etmelerini sağlıyor.

Bankaların aldıkları bu komisyonların bir kısmı Visa, MasterCard gibi kredi kartı markalarına giderken bir kısmı da ağ masraflarına (POS makinesinin banka ile haberleşmesi için gereken ücret gibi) gidiyor. Fakat bu alınan komisyon ücretleri kredi kartı temin eden şirketlerin toplam gelirlerinin ancak yüzde 15’lik bir kısmını oluşturuyor.

Bankalar esas gelirlerini ise ödemelerini zamanında yapamayan müşterilere uygulanan gecikme faizlerinden kazanıyorlar. Ödemelerini zamanında yapmayarak gecikme faizleri ile muhatap olan müşteriler sektör tarafından “işe yarar müşteri” olarak adlandırılıyor. Ödemelerini zamanında yapan müşterilerin de pek sevilmedikleri ortada. Ödemelerini zamanında yapmayan müşteriler aynı zamanda “tabanca” olarak adlandırılıyorlar. Bunun bankaların yüksek faiz geliri beklerken ödemenin hiç yapılmaması ile zarara (veya icraya gitme gibi ekstra uğraşa) girebiliyorlar. Batıda bankalar kişilerin ödeme güçlerine göre gecikme faizi oranları belirlerken ülkemizde her banka, herkese göre standart bir gecikme faizi oranı belirliyorlar. Örneğin batıda zengin ve çok alışveriş yapan bir kişiye yıllık % 20 faiz uygulanırken, az harcama yapan birine yıllık % 30 faiz uygulanabiliyor. Ödenmediği takdirde borçlar inanılmaz boyutlara çıkabiliyor. Örneğin bu faizler, Richard Cullen adındaki bir İngiliz’in 22 kredi kartının birinden, 6 sene önce yaptığı 4000£’luk harcamayı unutulması sonrasında borcu ödememesi bu borcun 2004 yılında 130000£’a ulaşmasına neden olmuş. Ve bu süreç adamın intiharına kadar giden bir trajediye yol açmış. (The Guardian/12 Temmuz 2005)

Bizde de buna benzer pek çok olay daha trajik olarak yaşanmıştır.
Son olarak insanlar, kredi kartlarını kullandıkları için yıllık belli bir miktar parayı bankalara kart aidatı adı altında ödüyorlar.Her ne kadar tüketici mahkemeleri bu aidatların yasaya aykırı olduğuna karar versede bddk genel bir düzenleme yaptığı için trilyonlarca lira insanlaarın cebinden çıkarak bankaların kasasına akmaya devam ediyor. Bu da bankaların kredi kartı gelirlerindeki hatırı sayılır kalemlerden birini oluşturuyor..

İrlanda gibi bazı ülkeler kredi kartlarından pul vergisi adı altında vergiler alarak kazanç sağlamaya çalışıyorlar. Özellikle kriz dönemlerinde kredi kartı kullanımı hissedilir bir şekilde artıp, ödenemeyen borçlar ve faiz uygulanan borçlar yüzünden bankaların kredi kartı gelirleri artarken bu borçların ödenmemesi ile oluşan batık krediler yüzünden bankalar büyük zararlara uğrayabiliyorlar. Bankaların yüksek faiz gelirleri beklerken para alamama risklerine karşı, kredi kartları verilirken, müşterilerin çok dikkatli bir şekilde izlenmesi gerekiyor.
Kredi kartı sağlayan firmalar genelde satıcı firmalara, müşteri borcunu karşılasa da karşılamasa da, ödeme yapıyorlar. Fakat kredi kartından haksız bir şekilde para çekilirse (mesela kartın çalınması durumunda veya müşterinin dikkatsizliğinin kötüye kullanılıp yüksek meblağlar ödetilmesi durumunda) bankalar ödemeyi iptal edebilirler.

Tabii ki böyle bir ödeme iptali ile karşılaşılmaması için güvenlik önlemleri üretilmiş durumda. Fakat bu güvenlik önlemleri insan faktörüne dayanıyor. Müşteri alışveriş yaparken kimlik sorulması, faturaya atılan imza ile kredi kartının arkasındaki imzanın birbirini tutması ve kartın kaybolması veya çalınması durumunda, müşterinin, acilen bankayı arayıp kartı iptal ettirmesi en önemli güvenlik önlemlerinden sayılıyor.

İnternet’ten alış veriş yapılması durumunda ise sadece üstündeki numaraların kullanıldığı kredi kartlarının güvenliği en önemli kıstas haline geliyor. Yukarıda saydığımız önlemlerin hiçbirinin yapılamaması ve alışverişin yapıldığı İnternet sitesine sızabilen birinin bütün kredi kartlarının numaralarının çalınmasına karşı kredi kartı sağlayan firmalar birkaç önlem almış durumda. Öncelikle sadece kart sahibinin bildiği bir pin kodu (kart şifresi) mevcut. Alışverişlerde bu şifre müşteri tarafından sisteme girilerek, güvenli bağlantılar aracılığı ile kredi kartı sağlayan kuruluşlara soruluyor. Veya kredi kartının arkasında bulunan sayıların en sağdaki üçü (CVV2) soruluyor. Böylelikle kartı elinde bulundurmayan ama numaralarına sahip birisi alışveriş yapamıyor.

Kredi kartı sağlayan kuruluşların İnternet güvenliği konusundaki bir diğer uygulaması da sadece İnternet’te kullanılabilecek sanal kartlar yaratmak. Müşteri kullandığı kredi kartının İnternet sitesinden, sadece İnternet’te kullanılmak için tanımlı ve sadece alışverişte kullanılacak para kadar limiti olan bir sanal kart yaratarak, kart bilgilerinin çalınması durumunda karttan harcama yapılmasını engelleyebiliyorlar.
Kredi kartlarının güvenliğinin artması ile İnternet üzerinden yapılan ticaret de gün be gün artmakta. Ayrıca gelişmiş ülkelerde insanlar, ankesörlü telefonların kullanılmasından, kola ve yiyecek otomatlarına, toplu taşıma araçlarına binildikten sonra ücret ödenmesinden, park ücretlerinin ödenmesine, bozuk para kullandığımız birçok yerde kredi kartının şifresini girerek ödeme yapabiliyorlar.

Kredi kartı kullanımının bu kadar artması ve yaygınlaşması sonunda varlığı da tartışılıyor. Kimi ekonomistler kredi kartlarının, insanlara, paralarını kullanma konusunda cesaret verdiğini, böylelikle ekonominin canlandığını ve daha yüksek milli hasıla elde edilebildiğini söylüyorlar. Mesela şu anda Amerika kişi başına düşen aylık kredi kartı kullanımı 670$ civarında. Bir diğer görüşteki ekonomistler ise, kredi kartlarının kullanımında yaşanan sorunları, ihlalleri, dramları belirterek kredi kartlarının, olmayan paraların harcanmasını sağladığı ve böylelikle kredi kartlarının, büyük bir kriz döneminde hiçbir borcun ödenmemesi ile krizi daha da büyüteceğini belirtiyorlar. Ayrıca aşırı kredi kartı kullanımı (Mesela kredi kartının kullanımının en yoğun olduğu İngiltere’nin 59 milyon nüfusuna karşılık 67 milyon kredi kartı kullanımda.) tartışılır durumda. Son yıllarda ülkemizde de tartışılan sokakta dağıtılan kredi kartları, iyi araştırılmayan müşteriler ve bazı şirketlerin zaten borç içinde olan insanları veya para yönetiminde deneyimsiz olan gençleri hedef alması devletlerin kredi kartlarını sınırlamayı düşünmelerine yol açıyor.
Sonuç olarak kazanımları sorunlarının bir adım önünde olan kredi kartı kullanımı gün be gün artıyor. Hatta ekonomistler ilerleyen yıllarda insanların kağıt para kullanımlarını tamamen terk edecekleri ve alış verişlerini tamamen kredi kartlarını kullanacaklarını belirtiyorlar. 1800’lü yıllarda altın paralardan kağıt paralara geçen insanların yaşadıkları güven sorunlarını, kağıt paradan kredi kartına geçen bizlerin de yaşayacağı kaçınılmaz bir gerçek.

Etiketler: , , , , ,

<$I18NNumComments$>: s="comment-timestamp"> <$BlogItemCreate$> Yorum Gönderostfeeds"><$BlogItemFeedLinks$>Atom]entsEnablelinksEnableing-left:20px;"> << <$http://kredikolay.blogspot.com//a>
v>

ANASAYFA

TEKNOLOJİ
Otomatik hareket eden trenler